Güve Neyi Sever? Kültürlerin Derin Katmanlarında Bir Antropolojik Yolculuk Bir antropolog olarak her zaman şu sorunun peşindeyim: Kültür dediğimiz şey, yalnızca insanların mı ürünü, yoksa doğanın sessiz ortakları da bu hikâyede pay sahibi mi? İşte güve tam da bu sessiz ortaklardan biridir. Kültürlerin değişen dokularına, insanların yaşam tarzlarına ve sembollerine sinmiş küçük bir tanık… “Güve neyi sever?” sorusu, yalnızca biyolojik bir merak değil, aynı zamanda insanların tarih boyunca sahip olduklarına, sakladıklarına ve unuttuklarına dair bir kültürel sorgudur. Gelin, bu küçük canlıyı sadece bir haşere olarak değil, insan topluluklarının görünmeyen bir aynası olarak inceleyelim. Ritüeller ve Saklama Kültürü: Güvenin Antropolojik Anlamı…
Yorum BırakYazar: admin
Zamanın Ufkunda Bir Soru: Güneş En Son Hangi İlde Batar? Tarih, yalnızca geçmişin tozlu sayfalarında değil, her gün batımında yeniden yazılır. Her akşam ufuk çizgisinde kaybolan güneş, insanlığa zamanın döngüsünü hatırlatır: bir günün bitişi, yeni bir tarihin başlangıcıdır. Bir tarihçi için bu olay, sadece astronomik bir olgu değil, medeniyetin ritmini anlamanın bir anahtarıdır. Bugün, basit gibi görünen ama hem coğrafi hem de kültürel derinliği olan bir soruya eğilelim: Güneş en son hangi ilde batar? Coğrafyanın Tarih Üzerindeki Gölgesi Zaman, coğrafyayla birlikte akar. Türkiye, doğudan batıya uzanan geniş bir ülke olduğu için güneşin doğuşu ve batışı her ilde farklı bir zamanda…
Yorum BırakKaplama Sağlıklı mı? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış Günlük hayatımızda kullandığımız neredeyse her metal nesnenin üzerinde bir “kaplama” var. Çatal bıçak takımlarından musluklara, cep telefonlarından otomobil parçalarına kadar, kaplamalar hem koruyucu hem de estetik bir işlev görür. Fakat birçok insanın aklındaki önemli bir soru hâlâ güncelliğini koruyor: Kaplama gerçekten sağlıklı mı? Gelin, bu konuyu bilimsel verilerle, kültürel yaklaşımlarla ve farklı coğrafyalardan örneklerle birlikte, samimi ve açık bir merakla ele alalım. Kaplamanın Temelleri: Sağlıkla Ne İlgisi Var? Kaplama, metal yüzeylere uygulanan ince bir koruyucu tabakadır. Bu tabaka, paslanmayı önler, dayanıklılığı artırır ve estetik görünüm sağlar. Ancak burada kritik olan şey,…
Yorum BırakMerhaba sevgili okur, Bugün seninle sadece bir kelimenin anlamını değil, geleceğin şekillenmesinde o kelimenin nasıl bir anahtar rol üstlenebileceğini konuşmak istiyorum. Belki de hiç üzerinde düşünmediğin bir kelime: “Kanıksamayan.” Bu kelime, kulağa küçük bir detay gibi gelebilir ama aslında geleceğin liderlerini, yenilikçilerini ve değişim mimarlarını ayıran en önemli özelliklerden biridir. Gel, birlikte bu kelimenin derinlerine inelim ve geleceğe dair hayal gücümüzü serbest bırakalım. Kanıksamayan Ne Demek? Direncin ve Değişimin Gücü “Kanıksamayan”, herhangi bir durumu, olayı ya da gerçeği sıradanlaştırmayan; ona alışmayan, onu kabullenmeyen kişi anlamına gelir. Bu kelime, bir tür zihinsel direnci ifade eder. Değişmeyen şeylere boyun eğmeyen, yanlışlara alışmayan,…
Yorum BırakThe King’s Man 3: Edebiyat Perspektifinden Bir Bekleyiş Kelimenin gücü, bir anlatıdaki her cümlede, her kelimede gizlidir. Anlatıların dönüştürücü etkisi, insan zihnini şekillendirir, toplumsal değerleri sorgulatır ve yeni evrenler yaratır. Edibin kalemi, bu evrenin yaratıcısıdır; her satır, yeni bir dünya kapısını aralar. Sinema da, edebiyatın bu büyüsünü taşır. Ancak film ile edebiyat arasındaki fark, görsellik ve sesin gücünün, kelimenin soyutluğunu somutlaştırmasıdır. Bir film, bir kitabın yarattığı atmosferi aktarırken, izleyiciye yalnızca metnin değil, yönetmenin gözünden bir anlatı sunar. Bu bağlamda, The King’s Man serisi, edebiyatın soyut etkisini sinemanın somut dünyasına taşıyan önemli bir yapımdır. Ancak, The King’s Man 3’ün çıkışı merak…
Yorum BırakKan Hastalıkları İçin Hangi Doktor? Bir Yolculuğun Hikâyesi Bazı yolculuklar, bir damla kanla başlar. Ve o yolculuk, bazen bizi hiç beklemediğimiz bir güce, umuda ve bilgeliğe götürür… Bir Teşhisin Ardından Başlayan Yol Elif ve Murat, uzun yıllardır evli, sıradan ama huzurlu bir hayat süren bir çiftti. Murat bir mühendis, Elif ise öğretmendi. Murat, sorunlara çözüm odaklı yaklaşan, mantığıyla hareket eden bir adamdı. Elif ise duygularıyla düşünen, insanları anlamaya çalışan empatik bir kadındı. Birbirlerini bu kadar iyi tamamlamalarının nedeni de belki buydu. Günlerden bir gün, Murat sabah işe gitmek üzere hazırlanırken aynada solgun bir yüz fark etti. Yorgunluk, halsizlik ve baş…
Yorum BırakKamu Kesimi Borçlanma Gereği Nedir? Denge Arayışının İnsan Hali Bir Akşam Sohbetiyle Başlayan Sorgu Akşamın alacakaranlığı şehri sarmıştı. Eski bir dost meclisinde, sıcak çayların buharı masanın üzerinde ince ince yükseliyordu. Masada iki kişi vardı: planlı, analitik ve çözüm odaklı düşünceleriyle tanınan Murat ve dünyaya empatik bakışıyla olayların kalbine inmeyi seven Zeynep. İkisi de ekonomi okumuştu ama meseleleri ele alış biçimleri tamamen farklıydı. Murat kaşlarını çatarak söze girdi: “Kamu kesimi borçlanma gereği dediğimiz şey aslında çok teknik bir konu. Devletin gelirleri giderlerini karşılamadığında ortaya çıkan açığı finanse etmek için borçlanma ihtiyacıdır. Yani ne kadar açık varsa, o kadar borç gerekir.” Zeynep…
Yorum BırakSevgisizlik Ne Demek? Edebiyatın Kalbinde Eksik Bir Duygu Bir Edebiyatçının Gözünden: Kelimelerin Isındırmadığı Bir Dünya Edebiyat, insan ruhunun aynasıdır. Her kelime, bir duygunun, bir eksikliğin veya bir özlemin yankısıdır. Ancak kimi zaman sayfaların arasına öyle bir boşluk yerleşir ki, kelimeler bile orayı dolduramaz. Sevgisizlik, işte o boşluğun adıdır. Bir edebiyatçı için sevgisizlik, yalnızca duygusal bir eksiklik değil; bir anlam yitimi, bir dil suskunluğudur. Çünkü sevgi, anlatının ritmini belirler. Onun olmadığı yerde, karakterler içe kapanır, metinler soğur, anlatı buz keser. Peki, sevgisizliğin dili nasıl olur? Ya da daha çetrefilli bir soru: Sevgisizliği anlatmak mümkün müdür? Sevgisizlik Kavramının Edebiyattaki Kökleri Edebiyat tarihi…
Yorum BırakSağ Gözden Yaş Gelmesi Ne Anlama Gelir? Toplumun Gözünden Duyguların Sosyolojisi Toplumsal Yapının İçinde Bir Damla: Gözyaşının Hikâyesi Toplumsal yapıların karmaşık örgüsünü anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, her zaman küçük şeylerde büyük anlamlar ararım. Bir selamlaşma biçimi, bir suskunluk anı ya da bir sağ gözden yaş gelmesi… Bunlar yalnızca bireysel deneyimler değildir; aksine toplumun bizden beklediği, bazen de farkında olmadan bize öğrettiği davranışların dışavurumudur. Gözyaşı, biyolojik bir refleksin ötesinde, kültürel kodlarla biçimlenen bir dil gibidir. “Sağ gözden yaş gelmesi” deriz, kimi zaman “mutluluktan ağlamak”la ilişkilendiririz, kimi zaman “özlem” ya da “hayır duaları” ile. Bu anlamlar bütünü, bir toplumun duygu rejimini…
Yorum BırakHiperkapni Neye Neden Olur? Bir Nefesin Ardındaki Hikâye Bazı hikâyeler vardır, sadece bir hastalığı değil, insan olmanın kırılganlığını da anlatır. Bugün sana öyle bir hikâye anlatacağım… Bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu unuttuğumuz bir dünyada, bir insanın nefesle verdiği hayatta kalma mücadelesini. Bu sadece tıbbi bir mesele değil; stratejiyle empati, mantıkla duygunun yollarının kesiştiği bir yolculuk. Bir Nefeslik Hikâye: Ayşe ve Murat Ayşe, hastanede hemşire olarak çalışan, empatisiyle bilinen genç bir kadındı. İnsanların sadece bedenlerini değil, kalplerini de dinlerdi. Murat ise deneyimli bir yoğun bakım doktoruydu; soğukkanlı, analitik ve çözüm odaklıydı. Onun için sorun varsa çözüm de vardı. Ayşe ve…
Yorum Bırak