The King’s Man 3: Edebiyat Perspektifinden Bir Bekleyiş Kelimenin gücü, bir anlatıdaki her cümlede, her kelimede gizlidir. Anlatıların dönüştürücü etkisi, insan zihnini şekillendirir, toplumsal değerleri sorgulatır ve yeni evrenler yaratır. Edibin kalemi, bu evrenin yaratıcısıdır; her satır, yeni bir dünya kapısını aralar. Sinema da, edebiyatın bu büyüsünü taşır. Ancak film ile edebiyat arasındaki fark, görsellik ve sesin gücünün, kelimenin soyutluğunu somutlaştırmasıdır. Bir film, bir kitabın yarattığı atmosferi aktarırken, izleyiciye yalnızca metnin değil, yönetmenin gözünden bir anlatı sunar. Bu bağlamda, The King’s Man serisi, edebiyatın soyut etkisini sinemanın somut dünyasına taşıyan önemli bir yapımdır. Ancak, The King’s Man 3’ün çıkışı merak…
Yorum BırakGünlük Tekneler Yazılar
Kan Hastalıkları İçin Hangi Doktor? Bir Yolculuğun Hikâyesi Bazı yolculuklar, bir damla kanla başlar. Ve o yolculuk, bazen bizi hiç beklemediğimiz bir güce, umuda ve bilgeliğe götürür… Bir Teşhisin Ardından Başlayan Yol Elif ve Murat, uzun yıllardır evli, sıradan ama huzurlu bir hayat süren bir çiftti. Murat bir mühendis, Elif ise öğretmendi. Murat, sorunlara çözüm odaklı yaklaşan, mantığıyla hareket eden bir adamdı. Elif ise duygularıyla düşünen, insanları anlamaya çalışan empatik bir kadındı. Birbirlerini bu kadar iyi tamamlamalarının nedeni de belki buydu. Günlerden bir gün, Murat sabah işe gitmek üzere hazırlanırken aynada solgun bir yüz fark etti. Yorgunluk, halsizlik ve baş…
Yorum BırakKamu Kesimi Borçlanma Gereği Nedir? Denge Arayışının İnsan Hali Bir Akşam Sohbetiyle Başlayan Sorgu Akşamın alacakaranlığı şehri sarmıştı. Eski bir dost meclisinde, sıcak çayların buharı masanın üzerinde ince ince yükseliyordu. Masada iki kişi vardı: planlı, analitik ve çözüm odaklı düşünceleriyle tanınan Murat ve dünyaya empatik bakışıyla olayların kalbine inmeyi seven Zeynep. İkisi de ekonomi okumuştu ama meseleleri ele alış biçimleri tamamen farklıydı. Murat kaşlarını çatarak söze girdi: “Kamu kesimi borçlanma gereği dediğimiz şey aslında çok teknik bir konu. Devletin gelirleri giderlerini karşılamadığında ortaya çıkan açığı finanse etmek için borçlanma ihtiyacıdır. Yani ne kadar açık varsa, o kadar borç gerekir.” Zeynep…
Yorum BırakSevgisizlik Ne Demek? Edebiyatın Kalbinde Eksik Bir Duygu Bir Edebiyatçının Gözünden: Kelimelerin Isındırmadığı Bir Dünya Edebiyat, insan ruhunun aynasıdır. Her kelime, bir duygunun, bir eksikliğin veya bir özlemin yankısıdır. Ancak kimi zaman sayfaların arasına öyle bir boşluk yerleşir ki, kelimeler bile orayı dolduramaz. Sevgisizlik, işte o boşluğun adıdır. Bir edebiyatçı için sevgisizlik, yalnızca duygusal bir eksiklik değil; bir anlam yitimi, bir dil suskunluğudur. Çünkü sevgi, anlatının ritmini belirler. Onun olmadığı yerde, karakterler içe kapanır, metinler soğur, anlatı buz keser. Peki, sevgisizliğin dili nasıl olur? Ya da daha çetrefilli bir soru: Sevgisizliği anlatmak mümkün müdür? Sevgisizlik Kavramının Edebiyattaki Kökleri Edebiyat tarihi…
Yorum BırakSağ Gözden Yaş Gelmesi Ne Anlama Gelir? Toplumun Gözünden Duyguların Sosyolojisi Toplumsal Yapının İçinde Bir Damla: Gözyaşının Hikâyesi Toplumsal yapıların karmaşık örgüsünü anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, her zaman küçük şeylerde büyük anlamlar ararım. Bir selamlaşma biçimi, bir suskunluk anı ya da bir sağ gözden yaş gelmesi… Bunlar yalnızca bireysel deneyimler değildir; aksine toplumun bizden beklediği, bazen de farkında olmadan bize öğrettiği davranışların dışavurumudur. Gözyaşı, biyolojik bir refleksin ötesinde, kültürel kodlarla biçimlenen bir dil gibidir. “Sağ gözden yaş gelmesi” deriz, kimi zaman “mutluluktan ağlamak”la ilişkilendiririz, kimi zaman “özlem” ya da “hayır duaları” ile. Bu anlamlar bütünü, bir toplumun duygu rejimini…
Yorum BırakHiperkapni Neye Neden Olur? Bir Nefesin Ardındaki Hikâye Bazı hikâyeler vardır, sadece bir hastalığı değil, insan olmanın kırılganlığını da anlatır. Bugün sana öyle bir hikâye anlatacağım… Bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu unuttuğumuz bir dünyada, bir insanın nefesle verdiği hayatta kalma mücadelesini. Bu sadece tıbbi bir mesele değil; stratejiyle empati, mantıkla duygunun yollarının kesiştiği bir yolculuk. Bir Nefeslik Hikâye: Ayşe ve Murat Ayşe, hastanede hemşire olarak çalışan, empatisiyle bilinen genç bir kadındı. İnsanların sadece bedenlerini değil, kalplerini de dinlerdi. Murat ise deneyimli bir yoğun bakım doktoruydu; soğukkanlı, analitik ve çözüm odaklıydı. Onun için sorun varsa çözüm de vardı. Ayşe ve…
Yorum BırakGöztaşı ile Bordo Bulamacı Aynı Şey mi? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü Üzerine Pedagojik Bir Bakış Bir Eğitimcinin Kaleminden: Öğrenmek, Görmekten Fazlasıdır Eğitim dediğimiz şey, aslında bakmayı öğrenme sanatıdır. Bir öğretmen için en değerli an, bir öğrencinin “anlama” ışığını yakaladığı o andır. O an, bilgi sadece aktarılmaz; içselleşir, dönüşür, yaşamın bir parçasına dönüşür. Tıpkı bir kimyasal tepkime gibi, öğrenme de iki unsuru birleştirir: merak ve deneyim. Bugün belki size basit görünen bir sorudan yola çıkacağız: “Göztaşı ile bordo bulamacı aynı şey mi?” Ama bu soruyu sadece kimyasal bir fark olarak değil, öğrenmenin doğasına dair bir metafor olarak düşüneceğiz. Çünkü bazen en derin…
Yorum BırakBorsa Kapanış Fiyatı: Stratejiyle Duyguların Kesiştiği An Bir Hikâyeyle Başlayalım… O akşam güneş yavaşça ufukta kaybolurken, Defne ve Emir evin küçük balkonunda oturmuş, günün yorgunluğunu atmaya çalışıyorlardı. Emir’in elinde dizüstü bilgisayarı, gözleri ekranın soğuk ışığında dalıp gitmişti. Defne ise bir fincan çayla sessizce onun yüzüne bakıyor, gözlerinin ardındaki düşünceleri okumaya çalışıyordu. “Yine borsaya mı daldın?” diye sordu Defne, gülümseyerek. Emir başını kaldırmadan, “Evet, bugün kapanış fiyatlarını analiz ediyorum,” dedi. “Peki bu kapanış fiyatı denen şey, seni benden daha çok ilgilendirecek kadar önemli mi?” diye sordu Defne, alayla karışık bir merakla. İşte o anda, bir borsa terimi ile bir insanın duyguları…
Yorum BırakToplumun Sesinde Bireyin Yankısı: Görüş Belirtmek Ne Demektir? Toplumsal yapıların insan davranışlarını nasıl şekillendirdiğini inceleyen bir araştırmacı olarak, en çok ilgimi çeken şeylerden biri bireylerin “konuşma biçimleri”dir. Çünkü konuşmak, yalnızca kelimeleri yan yana getirmek değildir; bir toplumsal konumun, kültürel geçmişin ve kimlik algısının dışavurumudur. İşte bu noktada görüş belirtmek kavramı devreye girer. Bir toplumda görüş belirtmek, bireyin kendini kamusal alanda ifade edebilme cesaretidir. Ancak bu cesaret, herkes için aynı şekilde biçimlenmez. Görüş belirtmek, sadece düşünce açıklamak değil; aynı zamanda kim olduğumuzu, nerede durduğumuzu ve neyi savunabildiğimizi de ortaya koyar. — Görüş Belirtmenin Sosyolojik Anlamı Sosyoloji, bireyin yalnız olmadığını; her eylemin…
Yorum BırakGut Ne Demek? Güç, İktidar ve Toplumsal Düzen Üzerine Bir Siyasal Analiz Giriş: Güç İlişkilerinin İzdüşümünde “Gut” Kelimesi Bir siyaset bilimci olarak, güç ilişkilerinin toplumsal yapıyı nasıl şekillendirdiğini ve bu yapılar üzerinden iktidarın nasıl işlediğini her zaman sorgulamak ilgi alanım olmuştur. Gücün kaynağının, sadece ekonomik veya politik kurumlarda değil, dilde ve toplumsal algılarda da nasıl somutlaştığını görmek, her siyaset bilimci için bir keşif yolculuğudur. “Gut” kelimesi, toplumsal dinamikler açısından incelendiğinde sadece bir terim değil, güç ilişkilerini anlamak için de bir anahtar görevi görmektedir. Peki, “gut” ne demek? Bu kelime, yalnızca bir dilsel ifade mi, yoksa toplumsal yapıların ve ideolojilerin derinliklerinde…
Yorum Bırak